İlk Yıllarımızın Eşsiz Değeri
21.01.2021
Hepimiz DNA’mıza kodlanmış belirli bir gen dizisiyle doğarız. Yaşamımız üzerinde büyük etkilere sahip olan bu genler hayatımızla ilgili pek çok konuda etki gösterirler. Genlerimizin kaderimizi belirleyeceği ile ilgili tartışmalar olduysa da günümüzde gen ifadesini değiştirebilen epigenetik mekanizmalar hakkında bilgilerimiz büyük bir hızla artıyor.
Hücrelerimizdeki gen ifadesi hayatımızın her döneminde etkilenebilir. Ancak dünyaya geldiğimiz ilk anlardan itibaren maruz kaldığımız çevre, belki de anne rahminden sonra geleceğimiz üzerinde en çok etkisi olan çevredir. Yapılan çalışmalar, doğumdan sonraki ilk yılların bebeğin DNA’sı üzerinde önemli değişimler yapabildiğini gösteriyor.
Yenidoğanın ilk yemeği
Genlerimizin ifadesi, beslenmeye göre değişime son derece duyarlıdır. Bu etkiler daha ilk yemeğimizle, anne sütüyle başlar. Anne sütü, bebeklerin epigenetik sağlığı için kritik önem taşır.
Anne sütünün bebekler için en iyi besin olduğu yıllardır söylenir. Anne sütüyle beslenen bebeklerin daha güçlü bağışıklık sistemleri vardır, daha az alerjik reaksiyon gösterirler ve astım ile sindirim bozukluğu gibi kronik hastalıklara karşı dirençlidirler.
Genlerdeki bilgilerin protein gibi ürünlere dönüşümünü belirten gen ifadesi, yenidoğanın ilk yiyeceğinden etkilenir. Bu nedenle mama ile beslenen bebeklerin sağlığıyla anne sütüyle beslenen bebeklerin sağlığı arasında önemli farklar vardır.
Mama ile beslenen üç aylık bebeklerden alınan örneklerle anne sütüyle beslenen aynı yaştaki bebeklerden alınan örnekler gen ifadesinin göstergesi olan mRNA miktarı açısından karşılaştırıldığında bağırsak ve bağışıklık sisteminin gelişimiyle ilgili pek çok genin anne sütüyle etkilendiği tespit edilmiş.
Sarılmanın gücü
Bebeklerin ilk anlarında aldığı besinler kadar önemli başka çevresel faktörler de var. Örneğin yeni yapılan bir çalışmada bebeklerle rahatlatıcı ve yakın temas kurmanın bebek üzerinde moleküler seviyede önemli etkileri olacağı ortaya çıkarılmış.
Bebeklerin davranışları hakkında ailelerin günlük tutmasının istendiği çalışmada bebeklerle kurulan temasın yaklaşık 4 yıl sonra gözlemlenebilen epigenetik etkilere yol açtığı gösterilmiş.
Çocuklardan toplanan örnekler, genleri susturma potansiyeli taşıyan DNA metilasyonları açısından değerlendirildiğinde bebekken strese maruz kalan ve daha az fiziksel temas kurulan bebeklerle daha sık temas kurulan bebekler arasında bağışıklık sistemini ve metabolizmayı etkileyen bölgeler de dahil belirli beş DNA bölgesinde farklılıklar olduğu gözlemlenmiş.
Aırıca az temas kurulan çocukların epigenetik yaşının normalden az olduğu gösterilmiş. Bu durum da çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirir.
Bu çalışma; sadece beslenmenin değil, rahatlık verici bir çevrenin de çocuklar üzerinde önemli etkileri olabileceğini gösteriyor. Bebekleri kucaklamak ve onlara sarılmak, sağlıklı bir yaşam sürmeleri için onlara yapabileceğimiz önemli bir iyilik.
Doğumdan itibaren, hatta anne rahmindeyken yaşadığımız olaylar, DNA’mız tarafından kayıt altına alınır. Bu çalışmalar bebeklerin dışarıdaki etkilere ne kadar açık olduğunu gözler önüne seriyor.
Kız yurtlarında kalan öğrenciler belirli günlerde destekleyici kurslara katılabilmektedir.