Sürekli Kontrol Altında Tutarak Çocukları Hayata Hazırlayamazsınız!

20.01.2021
Blog Başlık
İngiltere Eğitim Bakanı Damian Hinds geçtiğimiz haftalarda şöyle bir açıklama yaptı: “Yetişkinliğe hazır olmaları için çocuklarımızın karakterlerini, esnek olma ve toparlanabilme becerilerini yeterince geliştirdiklerinden emin olmalıyız. Ortaöğretim ve üniversiteye giriş sınavları tabii ki önemli, ancak bundan on yıl sonra sınav sonuçlarını uzak bir anı olarak hatırlayacağız yalnızca.”
 
Karakter, esnek olma ve toparlanabilme becerisi, ömrünüz boyunca sizinle kalır ve sosyal yaşam için büyük önem taşır. Hinds, genç insanlara “durdurulamaz bir özgüven” aşılamaya ve onlara “hayatın zorluklarıyla” baş etmelerini öğretecek bir çalışma başlatmaya hazırlanıyor.
 
Esneklik ve toparlanabilme becerisi, psikolog Jonathan Haidt’in belirttiği gibi, çocuklarımızın mutluluğu için çok önemli. Haidt, fazla korumacı helikopter ebeveynlik kültürünü hedef alıyor ve bu kültürün zihinsel sağlığı yerinde olmayan, hayatın acı gerçekleriye yüzleşemeyen agresif çocuklar yetiştirdiğini savunuyor. Akıllara, Silikon Vadisi’nin önemli isimlerinden bazılarının, sırf başarısızlığın nasıl bir şey olduğunu görsünler diye okulda yüksek notlar alan çocuklarını sınavlarından bir kez olsun (!) düşük not almaya teşvik etmesi geliyor.
 
Bu fikirleri destekleyen bazı çalışmalar mevcut. Geçtiğimiz yıl Developmental Psychology dergisinde yayınlanan bir makalede, anneleri oyunlarına daha fazla müdahale eden iki yaşındaki çocukların, serbestçe oynamalarına izin verilen çocuklardan duygusal olarak daha az dayanıklı oldukları belirtiliyor. Warwick Üniversitesi’nde gelişimsel psikoloji ve bireysel farklılıklar profesörü olan Dieter Wolke, “Duygularınızı düzenlemek için ihtiyaç duyduğunuz becerileri öğrenmezseniz, aile evinden çıktıktan sonra bu beceriye nasıl sahip olabilirsiniz ki?” diyor. “Bu fırsatı çocukların elinden almak bir nevi istismar.”
 
Kendi oğlumla ilgili bu tür şeyleri çok düşünüyorum. Herhalde çoğu ebeveyn de düşünüyordur. Oğlum doğmadan önce, arkadaşım bana bilgece bir tavsiyede bulunmuştu: “Unutma, çocuğuna sahip değilsin, o sadece bir emanet.” Bu gerçekten hayatımda aldığım en işe yarar tavsiyelerden biri oldu. Ebeveynliğin acı-tatlı yönünü çok iyi vurguluyor: Bağımsız bir çocuk yetiştirmekte ne kadar başarılı olursanız, çocuğunuz için “modanız” da o kadar çabuk geçer. Elbette her zaman oğlumun arkasında durmak isterim. Ağaçtan düştüğü sırada onu tutmak veya arkadaşlarına kötü davrandığını duyduğumda müdahale etmek isterim. Bu bana kendimi işe yarar hissettirir aynı zamanda. Ama biliyorum ki, tüm bunları kendi başına tecrübe etmekten çıkaracağı dersler daha uzun süreli olacaktır.
 
Bu konu hakkında bu kadar çok düşünmemin sebeplerinden biri de, eğitim sistemi. Esnek olma ve toparlanabilme becerisi, çocukları okuldaki notlarıyla, beden eğitimi başarılarıyla ya da sınavda kaç kutucuğu doğru işaretledikleriyle ölçen ve onları da aynısını yapmaları için teşvik eden bir eğitim sisteminin üstesinden gelmek zorunda maalesef. Eğitim politikacıları, çocukların her hareketinin sınırlanmasını ve değerlendirmesini sağladı. Bu durumdan çok az öğretmen memnun. Bence Hinds de memnun değil, ama maalesef çareleri pek fazla güven vermiyor.
 
Çocukların asıl ihtiyaç duyduğu şey serbest zaman; kendilerince oynayacakları, keşfedecekleri, kavga edecekleri, tırmanacakları, koşacakları, hayal kuracakları, şakalaşacakları ve hayatı anlayacakları serbest zaman… Çocuklar maalesef fazla korumacı ve onları çok yakından kontrol etmeye çalışan yetişkinler yüzünden bu zamana sahip değiller. Çocukların spor yapmasına engel olan şey “karakter eksikliği” değil, açık alanda geçirilen vaktin kısıtlı olması. Okul oyun alanlarını satmaya yönelik “büyük” Thatcher projesi, herhangi bir ebeveyn yaklaşımından çok daha büyük zarar verdi eğitime: Oyun alanlarından 10.000 tanesi 1979-97 yılları arasında özel sektöre satıldı ve okullar kaynak kesintisiyle boğuşurken 2010’dan bu yana 215 tanesi daha kaybedildi.
 
Yurt müdürlüğü kapsamında düzenlenen faaliyetlere yurtlarda kalan öğrenciler de katılabilmektedir.