Neden Anaokullarındaki Tipik El İşi Faaliyetleri Zaman Kaybıdır?
29.01.2021
Erika Christakis, bir toplantı sırasında bir çift gözün kendisini izlediğini fark eder. Daha doğrusu, kâğıttan kesilmiş, kocaman bir çift gözdür ona bakan. Toplantı yaptığı kadının iki yaşındaki çocuğunun yaptığı kâğıt panda, Christakis’in dikkatini çeker. Küçük Olmanın Önemi – Anaokulu Çocukları Yetişkinlerden Gerçekten Ne İster isimli yeni kitabında, “Bir yetişkin tarafından yapılmış gibi duran bir hayvandı” diye yazıyor Christakis.
Meselenin panda da değil, genel olarak okul öncesi öğrencilerine yaptırılan el işi faaliyetlerinde olduğunu düşünen Christakis, pamuktan yapılan kardan adamlara, kâğıt tabaklardan yapılan tavşanlara ve artık bir klasik halini almış el çizimlerinden yapılan çiçeklere itiraz ediyor. Ona göre tüm bu faaliyetler, yaratım sürecinin üzerinde fazla durmazken ortaya çıkan ürüne yoğunlaşıyor, böylece genellikle anne-babaların buzdolabının akapağına asabilecekleri bir çalışmayla sonuçlanıyor. Oysa bu gelişim evresindeki çocuklar için faydalı olan şey boya, kil ve pastel boyalarla oynamaktır; öğretmenlerinin önceden hazırladığı parçaları bir araya getirerek ortaya bir şeyler yapmalarının onlara çok az faydası dokunur.
Bu, bazı okul öncesi velileri arasında – özellikle “önemli olan süreçtir, ürün değil” felsefesini benimsemiş olanlar – tartışmalı bir konu haline geldi. Bugün okul öncesi çocuklar için “süreç sanatı” fikirlerine ayrılmış pek çok Pinterest sayfası ya da blog gönderisi görebilirsiniz. “El işi faaliyeti” ve “süreç sanatı” arasındaki ana fark, süreç sanatında projeyi tamamlamanın “doğru” bir yolunun olmaması. Örneğin çocuk pamuktan yaptığı kardan adamın gözlerini, kendi sanatsal seçimlerini yapıp kendini özgürce ifade ettiği sürece istediği yere yerleştirebilir.
Christakis, bu zihniyet değişikliğinin, okul öncesi çocukların yaratıcı çalışmalar yapması için doğru bir adım olduğunu düşünse de, bu tür el işi faaliyetlerinin bile hala eski kalıplara sıkışıp kaldığını ve çok da ileriye gidemediğini de belirtiyor. Çünkü “ürün değil süreç” fikri, çocuklara gereğinden çok daha fazla yönerge verdiğinizde yine başarısızlığa uğruyor. Bu yüzden çalışmaya katılanlar için her zaman faydalı – ya da hatta eğlenceli – olmayabiliyor. Pek çok sınıfta “süreç sanatı” el işi faaliyetinin sıkıcı bir taklidine dönüşebiliyor.
Christakis bu durumu şöyle anlatıyor:
Şunu düşünün: Top şeklinde bir strafordan ve öğretmeniniz tarafından kesilmiş birkaç pembe taç yaprağından süslü bir çiçek yapacaksınız. “Sayılara göre boyama” çalışmasının yönergelerinden farklı bir şey yaptığınız için ve mahcup olmayacağınızdan emin olmak için biraz yardım almak istemez miydiniz? Çocuklar her şeyin farkındadır, onları kandıramazsınız. Ortaya çıkardıkları ürünün, diğerlerininki kadar iyi görünmediğini gayet iyi bilirler. Ve bu kadar sığ bir “ürün değil süreç” taklidi bir çalışma, küçük çocukların kendilerinden utanmalarına ya da rahatsız olmalarına sebep olur.
Yıllardır çocuklara tipik faaliyetler yaptırıp duran öğretmenlerle ebeveynlerin yine benzer projelere yönelmesi son derece anlaşılır aslında. Birincisi, bu faaliyetler öğretmenlerin her çocuğun dikkat aralığı (çocukların ne kadar süreyle oturup yönergeleri dinlediği) ya da bilişsel gelişimleri (çalışmalarının düzgünlüğünden ince motor becerilerini nasıl kullandıkları) hakkında fikir edinmelerinin verimli bir yoludur.
Ancak, eşit derecede önemli başka gelişim göstergeleri de var, örneğin sosyal ve duygusal beceriler gibi. Bunlar, el izinden hindi çizmek gibi el işi faaliyetleri sırasında tamamen gözden kaçırılmış oluyor. Christakis, bir çocuğun diğer çocuklarla birlikte bir oyun evi ya da kale kurması gibi yaratıcı bir çalışma sırasında ortaya çıkan zengin ve kendini ifade eden bir dil içinde, bu tür gelişimlerin göstergelerinin bulunduğunu söylüyor.
Bunun aksine, araştırmalara göre yönergelerle yapılan “yaratıcı” faaliyetlerde, bu tür bir kendini ifade mümkün olmuyor. Bunun sonucu olarak da, “inatla hindi çizdirdiğimiz bu küçük ruhları pek anlayamıyoruz” diyor Christakis. “İster hindi, ister panda olsun, insanların duvarlarına gururla astıkları bu çalışmalarda, çocuk elinden çıkmış ya da çocuk emeği hissini pek alamazsınız”
Christakis aynı zamanda, anaokulu yaş grubunda yürütülecek olan sanat projelerinde “ürün değil süreç” felsefesinin daha ciddiye alınması ve öğrencilerin her gün çantalarında yaptıkları bir şeyle eve dönmelerindense, onlara beceri kazandırılmasına daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söylüyor. Çocuklara kâğıt bir tabaktan ve önceden karıştırılmış boyalardan ay çiçeği çalışması yaptırmak yerine örneğin kil gibi gerçek sanat malzemelerinin nasıl kullanıldığı öğretilebilir. Christakis kendi sınıfı olana kadar bunun gerçekten işe yarayacağından emin değilmiş ama sonra fikrini değiştirmiş. “Bir öğretmenin sınıfına kili kullanmayı, kile şekil vermeyi, az ya da çok su ekleyerek kili kurumadan saklamayı öğrettiğini düşünün” diyor.
Bu aynı zamanda çocukları ciddiye almanın ve okuryazarlık öncesi dönemdeki çocuklar için sanatın özellikle çok önemli olduğu gerçeğini tam anlamıyla hayata geçirmenin de bir yolu. “Henüz okuma yazma bilmeyen çocuklar için sanatsal ifade, hangisi daha doğru ya da değerli diye tartışılabilecek bir alan değil” diyor Christakis.
Bu alıştırmanın amacı çocuklara kilden timsahlar ya da kilden kahve kupaları yapmayı öğretmek değil. Amaç, çocuklara, yeni bir durumla karşılaştıklarında uygulayabilecekleri, tahmin edilebilir bir bilişsel akışı öğretmek: Gözlem yap, sorgula, keşfet, üzerine düşün. Tekrar et. Çocuklar sadece malzemelerin içinde dalmayı değil, ona saygı göstermeyi de öğrenirler. Kilin – daha önce hiç görmemiş olmalarına rağmen – başka bir şeyi temsil etmek için kullanabilecekleri bir malzeme olduğunu öğrenirler. Erken yaşlar için çok önemli bir gelişimdir bu.
Okul öncesi öğrencileri için bu el işi faaliyetlerinin ısrarla sürdürülmesinin önemli başka bir sebebi daha bulunuyor: Ortaya çıkan ürün, ebeveynlerin çocuklarının bütün gün okulda ne yaptıklarına dair hemen bir fikir edinmesini kolaylaştırıyor, böylece öğretmenler de kendilerinin ne yaptığını gösterme fırsatı bulmuş oluyorlar. “Öğretmenler, ortaya çıkardıkları ürünlere göre değerlendirildiklerini biliyorlar” diyor Christakis. “Bu yüzden, ‘Michael’ın maviyle yeşil boyayı karıştırıp ortaya yeni bir renk çıktığını görünce çok heyecanlandığını fark ettim’ demektense, ‘İşte bugün birlikte balkabağından yaptığımız Cadılar Bayramı Feneri’ demek daha kolay geliyor onlara.”
Belki bu yüzden de buradaki asıl mesele, ürünün çok önemli olmasıdır. Günün sonunda çocuk eve yine de bir ürünle gidiyor, elinde kendisinin yaptığı somut bir şey oluyor. Çocuklar size o gün ne yaptıklarını gösterecek bir şey vermek zorunda hissediyorlar kendilerini. Böylece, Christakis’e göre, yaratıcı çalışmalar konusundaki okul öncesi eğitim yaklaşımında anlamlı bir değişiklik yapmanın “ilk adımı” olarak, ebeveynler çocuklarına o gün okulda ne yaptıklarını sormaktan vazgeçmeliler. İki, üç ya da dört yaşındaki çocuklar, yetişkinlerin üretkenlik kültürüyle yönlendirilemeyecek kadar küçükler.
Yurt dışından gelen yabancı öğrenciler ülkede çeşitli yurtlarda konaklayabilmektedir.
Benzer Yazılar