İnsanların Çoğu Gerçeklere Değil İnanmak İstediklerine İnanırlar

29.01.2021
Blog Başlık
İnsanların düşüncelerini değiştirmek çok zordur. Çünkü insan kendisini kandırma eğiliminde olan ve nesnel gerçekliği, kendi subjektif gerçekliği ile örtüştürmeye çalışan bir canlıdır.
Çoğu insan hayatı boyunca gerçeği aramaz, gerçeğin yakınından bile geçmez. Onların kendi gerçeklik anlayışı ve dünya görüşleri vardır. Yani bu görüş yıllar içinde katılaşır ve kemik gibi değişmez hale gelir. Çoğu insan düşüncesinin yanlışlığı yüzde yüz kanıtlansa bile, salt bu yüzden düşüncesini değiştirmez.
Her insanın bir dünya görüşü, olayları, olguları ve kavramları değerlendirdiği bir penceresi olması doğaldır. Ancak olaylara, olgu ve kavramlara, yalnızca bu pencerenin tek bir açısından bakmak ve sorgulamamak insanı kısırlaştırır, onu tüketir.
 
“İlk defa Brendan Nyhan ve Jason Reifler tarafından terim olarak kullanılan Geri Tepme Etkisi (Backfire Effect) ise inançlarına aykırı bir kanıt ile karşılaşan bireylerin bu kanıtı reddederek inançlarına daha da sıkı bir şekilde bağlanmalarını ifade eden bilişsel bir yanlılıktır. Geri tepme etkisine göre, bireylerin doğru olarak kabullendikleri herhangi bir olgu bilimsel olarak çürütüldüğünde bile bireyler üzerinde tam tersi bir etki yaratabiliyor. İnanç ne kadar ideolojik ve duygu-temelliyse, aykırı kanıtın etkisiz olma olasılığı da o derece artıyor. Kanıtın doğru olma olasılığına daha açık olmak yerine birçok kişi ilk etapta kabullendikleri olgunun doğru olduğunu ikna oluyorlar. İnançlarını sorgulamak yerine onlara sadık kalmayı tercih ediyorlar.”
Bu bilimsel tez, 2006 yılında ispatlandı. Aslında “Geri tepme etkisi”, tezinin, Dunning-Kruger etkisi ile de bir bağlantısı var. Çünkü Dunning Kruger etkisi’ne göre, “Yetkin olmayan insanlar kendilerindeki yetersizliğin boyutunu görememektedirler.”
Böylece kişi, kendisini her konuda yeterli görüyor ve inançlarını da hiçbir biçimde sorgulamaya yanaşmıyor. Düşüncelerinin yanlışlığı ortaya çıksa dahi kişi, kendi içinde bulunduğu durumu değerlendirme yetisinden yoksun oluşu nedeniyle, o düşüncelerine daha çok sarılıyor.
 
İnsanların düşüncelerini değiştirmek olası mı?
 
Aslında buna benzer bir tez 350 yıl önce filozof Blaise Pascal tarafından dile getirilmiş ve bugün bilim tarafından da kabul görüyor.
Şöyle diyor Pascal: “Birisine üstünlük sağlayarak hatasını düzeltmek ve onun hatalı olduğunu göstermek istediğimizde, onun olaya hangi açıdan baktığını anlamak durumundayız. Çünkü, onun bakış açısına göre, düşündüğü şey kendisi için doğrudur; ona bakış açısında yanlış olan yönü göstermemiz gerekir. Böylelikle kişi hatalı olmadığını, yalnızca olayı tüm açılardan değerlendiremediğini görerek tatmin olur. O zaman da kimse her açıyı göremediği için rencide olmaz. Zira, insanlar hatalı olmayı sevmezler; bu da muhtemelen, insanın doğal olarak her açıya vakıf olamamasından ve aklının algıladığı şeyin her zaman doğru olduğunu sanmasından dolayı, bakış açısında yanılgıya düşemeyeceğini düşünmesinden kaynaklanır.”
Yine de filozofun bu söylediklerini uygulamak zordur, hele hele Ortadoğu bölgesinde çok daha zordur. İnsanlar inançlarının ve düşüncelerinin bir harfini değiştirmeden ömür boyu yaşıyorlar. Değiştirmek bir yana, her geçen gün daha da fanatikleşiyor, inançlarına sıkı sıkıya sarılıyorlar. Örneğin herhangi bir dine inanan bir insanı, dinsel düşünce ve inançlarından bir tanesinin bile yanlış olduğuna ikna etmek çok zordur. Ama bilime inanan ve değişime, dönüşüme gereksinim duyan bir insanı ikna etmek daha kolaydır.
Diğer bir nokta, bir insanı düşüncesinin yanlış olduğuna ikna etmek için, her şeyden önce o insanın değişime, gelişime ve yanlışını kabul etmeye açık olması gerekir.
 
Albert Einstein.  “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.” derken bunu dile getiriyordu. Çünkü önyargılar, değişmeyen dogmatik ve statik düşünce ve inançlar tarafından oluşturulur.
Bilgiye ulaşımın internet aracılığıyla bu kadar kolay olduğu, bilim ve teknolojinin hızla geliştiği bir dönemde statik, dogmatik ve fanatik olarak yaşamak, değişimi ve gelişimi reddetmek, o insanı çağın dışına iter. 2000, 1500 ya da 150 yıl öncesinde yaşarsınız ve bugünü anlamaktan uzak kalırsınız.
 
Yurt dışından gelen üniversite öğrencileri belirlenen yurtlara yerleştirilmektedir.