Hangi Çocuklar Daha Başarılı Oluyor?
21.01.2021
Hangi Çocuklar Daha Başarılı?
Anne babaların en büyük hedefi çocuklarının okulda, işte, hayatta başarılı olmalarıdır. Çocukların okul başarısını artırmak için, büyük çaba, ve paralar harcanmaktadır. Çocuklarını en iyi okullara gönderebilmek hayaliyle, çocuklarını küçük yaştan itibaren sınavlara hazırlama gayreti içindeler. Çocuğunun sınavlardan yüksek not alması en önemli amaç haline gelmiştir. Bu nedenle çocuklar daha ilkokuldayken özel derslere ve kurslara gönderilmektedir. Peki, okulda başarılı olmak, sınavlarda yüksek notlar almak hayatta başarıyı getirmekte midir?
İnsanın okul başarısıyla, hayat başarısı arasında bir paralelliğin olup olmadığını araştıran bir çalışmada yirmi yıl aralıklı olarak, öğrencilerin lisedeki okul başarıları ve ilerleyen yıllarda hayat başarıları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre okul başarısı ve hayat başarısı arasındaki ilişki doğru orantılıdır.
Ancak, okul başarısı yüksek olmasına rağmen hayat başarısı düşük olan, ya da okul başarısı düşük olduğu halde iş, aile ve arkadaş ilişkilerinde başarılı olan kişiler de vardır.
(Kasatura, 1991). (1)
Zeka Başarıda Ne Kadar Etkili?
Zekanın değişik türleri olmakla birlikte burada kastedilen, zeka testleri ile ölçtüğümüz “IQ” diye isimlendiren zeka türüdür.
Üstün zekalı olmak, başarı için avantaj olsa da, özellikle hayat da başarılı olmak için yeterli değildir. Üstün zekaya sahip olmak okulda da başarının garantisi değildir. Özellikle üst sınıflara doğru avantaj azalmaktadır. Üstün zekalı bireyler, her zaman okulda ve hayatta başarılı olamamaktadır.
“Genel olarak IQ skorunuz ne kadar yüksekse o kadar çok eğitim alıyor, o kadar çok para kazanıyor ve-ister inanın ister inanmayın- o kadar uzun yaşıyorsunuz. Ancak bir tuzak da söz konusu. Başarı ile IQ arasındaki ilişki ancak bir noktaya kadar işliyor. 120 civarında bir IQ’ya ulaştıktan sonra alınan ekstra IQ puanları gerçek dünyada ölçülebilir bir avantaja dönüşür görünmüyor. Yetişkin IQ’su 130 olan deneyimli bir bilim adamının Nobel ödülü kazanma olasılığı, IQ’su 180 olan bir bilim adamından farksız.(GLADWELL,2009, s.67)”
Nobel ödüllü bilim insanımız AZİZ SANCAR’ın da zeka konusundaki “Çoğu insan zekaya inanır, ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir, ben çalışmaya inanıyorum” açıklaması hakkında Üstün yetenek konusunda uzman olan Dr. Bahar ERİŞ’in yorumu ise;
“Zekanın gelişmesi için çok çalışmak gerekir”,tespiti doğru bir tespittir. “Zekasına güvenip çalışmayanlara göre, daha düşük zekada olup çok çalışanlar hayatta daha başarılı olabiliyor” doğru bir tespittir. Ancak “Sadece emek yeter, zeka önemsizdir” düşüncesi, iyi niyetli olsa da, bilimsel verilerle örtüşmeyen bir düşüncedir. Belki de sayın Sancar’ın cümlesini “inanıyorum” şeklinde bitirmesi bilinçlidir, çünkü bir şeye inanmamız onun gerçekten var olduğunu göstermez. Sancar’ın çabaya vurgusu, çocuklarımızla iletişimimizde kullanacağımız bir mesaj olarak önemlidir. Son dönem araştırmalar, zekaya değil çabaya olan övgünün çocukların performansını arttırdığını net bir biçimde ortaya koyuyor.
Tersine, çocuklara sürekli zekisin demek performansı düşürüyor. Bir çocuğa kırk kere aptal dersen aptal olur deriz ya, çocuğa kırk kere zeki demek de çocuğu aptallaştırmaktadır! (2)
Yukarıdaki açıklamalardan da anladığımız gibi başarı için zeka önemlidir, fakat zekayı başarıya dönüştüren emek ve çabadır.
Kısacası, başarılı olmak için zeka puanının yüksek olması avantajdır fakat yeterli değildir.
10.000 Saat Kuralı
Önce 10 bin saat kuralı nedir açıklayalım. Malcolm Gladwell’in ilk olarak 2008 yılında basılan “Outliers” adlı kitabında başarıyı getirdiğini öne sürdüğü iki etkenden biridir. Temel olarak bir konuda uzmanlaşmak için en az 10.000 saat o konu üzerinde çalışılması gerektiğini söyleyen kural küresel olarak büyük ilgi gördü ve kitabın Best-Seller olmasına katkı sağladı.
Başarıya ulaşmak için asıl ihtiyacınız olan şey düzenli ve istikrarlı çalışmaya dayalı bir yaşam tarzı oluşturmak. Bunun başarı üzerindeki etkisini başarılı insanların ve girişimcilerin hayatından öğrenmek mümkün.
Malcolm Gladwell’e göre bir konuda uzman olabilmek için o konu üzerine 10 bin saat çalışmanız gerekir. Bu, günde 24 saat çalışsanız bile 416 gün eder ki günde 8-10 saatten fazla verimli çalışmanın pek de mümkün olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla Gladwell’e göre bir konuya yıllarınızı harcamadan gerçekten başarılı olmanız mümkün değildir.
Öte yandan bu kural elinize bir sayaç alıp bir şekilde 10 bin saati doldurmanız gerektiğini anlatmıyor. Elbette her konu ve her insan için öğrenme ve uygulama süreleri değişkenlik gösteriyor. Ancak geriye dönüp bakıldığında, gerçek anlamda 10 bin saatini harcayan bir kişinin başarıya ulaşmış olma olasılığı oldukça yüksek. Sonuç olarak Gladwell’e göre ‘kısa yoldan başarılı olmak’ diye bir kavram yok ve her başarı uzun soluklu çalışmaların eseri olarak ortaya çıkıyor. Siz farkında olun ya da olmayın.
Başarıda Sabrın Önemi!
Başarıyı etkileyen etmenler sadece günümüzde değil, yıllardır merak edilen bir konu. 1970’te Stanford Üniversitesi psikoloji Profesörü Walter Mischel ilginç bir deney yapıyor.
Prof. Mischel’in Marshmallow deneyi şöyle:
Marshmallow testinin orijinalinde araştırmacılar deneye başlamadan önce 4 yaşındaki deneklerine öncelikle güven aşılamak ve onlarla dostane bir ilişki kurmak üzere zaman ayırmaktadır. Akabinde ise araştırmacı çocuğu odada kurabiye, çubuk kraker ya da marshmallow gibi bir ödülle birlikte yalnız bırakacağını; eğer yalnız kaldığı süre boyunca ödülü yemeyip beklerse döndüğünde kendisine bir değil iki ödül vereceğini söyler. Çocuklara sunulan diğer seçenek ise çocuğun bu ‘acıya’ son vermek üzere zili çalması, araştırmacının geri dönmesi ve böylece çocuğun ödülünü afiyetle yemesidir. Fakat bunu tercih ederse çocuk yalnızca bir ödül alabilecektir.
Araştırma, çocuk daha küçükken uygulanarak sonrasında,zevki erteleyenler ve ertelemeyenler arasındaki akademik başarı durumunu inceliyor. Sonuç çarpıcı. Testi geçerek alacağı zevki erteleyebilen çocuklar erteleyemeyenlere göre akademik açıdan daha başarılı ve sınavlarda daha yüksek skor alıyorlar. Madde-alkol bağımlılık riskleri daha az, ebeveynlerinin gözlemlerine göre sosyal becerileri çok daha iyi.
Çocuklar zevki erteleme becerilerine göre nasıl farklılaşıyor? Bu farklılık doğuştan gelen mi yoksa sonradan öğrenilen bir şey mi? Kuşkusuz her ikisi de etkili. Doğuştan gelen kişilik özellikleriyle de bağlantılı, çocuğun yaşadığı çevre, ebeveynlerin tutumları, ailenin çocuğun ihtiyaç ve isteklerini hemen karşılıyor olması ve sabretmemeyi öğretmeleri ile de bağlantılı.
Mischel ve meslektaşları bu testi 50 yıl boyunca uygulamaya devam ettiler ve sonucunda bu testte araştırmacıların dönmesini bekleyebilen çocukların daha yüksek SAT puanları (üniversite sınav puanı) elde ettiğini, stresle daha iyi başa çıkabildiklerini ve hatta daha düşük vücut kitle oranına sahip olmak gibi çeşitli konularda da daha iyi olduklarını bulguladılar.
Dar gelirli üniversite öğrencileri devlet yurtlarında ücretsiz kalabilmektedir.